16 Aralık 2017 Cumartesi

AHLAK


'Ahlak' oldukça sık kullandığımız ancak çok da derinine inmediğimiz bir kavram bence..
Çok yüzeysel olarak algıladığımızı düşündüğüm, pratikte sınıfta kaldığımızı hissettiğim kişisel gelişimimiz için çok önemli bir kelime;
Ahlak..
*
'Ana Haber Bültenleri ve Etik' konusunda yazdığım doktora tezinde toplumların zaman içinde 'etik' ve 'ahlak' kavramlarına bakışları konusunda derin bir araştırma yapmıştım, amacım bu yazıda tarihin derinliklerinde gömülmek değil, kendime göre 'ahlaklı' olmanın tanımını yapmak.
Yani bana göre ahlak ne demek..
*
Bazı kavramları, Allah'ın içimize doğuştan verdiğini düşünenlerdenim.
İyilik ve Kötülük gibi..
Yin Yang..
Tercih bizim..
Yani aslında bizler çoğu durumda iyilik yaptığımızı düşünürken kötülük yaptığımızı biliyoruz, bilerek yapmaya da devam ediyoruz ama bilmemezlikten geliyoruz..
Kendimizi kandırmayalım..
Örneğin bir arkadaşımız ya da sevdiğimiz için kendimizi paralıyoruz, aslında ilgisini çekmeye, hayatında yalnız ben olayım diye çabalıyoruz, sahip olmaya çalışıp bencil davranıyoruz, ama aynı ilgiyi karşıdan göremeyince de o kişiyi anında nankör ilan ediyoruz..
Nefret kusuyoruz.
Biz iyi, o kötü oluveriyor birden..
Ne kadar da hızlı renk değiştiriyor sevgimiz?
*
Çoğumuzun içinde her zaman bitmek bilmeyen bir vicdan azabı var, bazen sebebini bile bilemiyoruz ama hissediyoruz..
Biz bu kadar iyi davranırken neden bu garip duyguyu hissediyoruz?
Neden içimizde bir şeyler hala tam anlamıyla doğru değil? Bir bit yeniği oluyor..?
Tabi ki özellikle isteyerek ve bilerek -tersini iddia edip kendimize bile dürüst olamasak da- kötülük yaptığımızda daha çok devreye giriyor bu azaplar..
Peki birine karşılık bekleyerek iyilik yaparken aslında ne kadar da kötü davrandığımızın farkında mıyız?
Diyebiliriz ki ben çok kötülük yapmadım ama gene de vicdan azabı hissediyorum.
İşte bu yazıda biraz buna değinmek istiyorum, birilerini kötü hissettirmediğinizden, aslında o kişi hakkında gerçekten de olumlu düşüncelere sahip olduğumuzdan emin miyiz?
Aynayla günde kaç dakika konuşuyoruz? Yüzleşiyoruz?
Ne kadar 'ahlak' kelimesinin anlamına vakıfız?
Hepimiz sütten çıkmış ak kaşık mı oluyoruz bu durumda?
Ne kadar gerçeğiz?
Ne kadar gerçekçiyiz?
*
Bariz 'ahlak'sızlıktan bir örnek.
Geçtiğimiz günlerdeki bir seyahatimden dönerken, taksi şoförünün 50 TL yerine 5 TL verdiğimi iddia etmesi ve benden 50 TL daha istemesi.
Bu kişiler hakkında hiçbir şey yapılamayacağını ve her türlü kötülüğü bekleyebileceğimizi düşünüyorum. Bulaşmamak lazım. Zaten kişisel muhakemesini kaybetmiş, çalmayı adet edinmiş.
Hayat ona çok zor..
Kendini kandırmaya devam etsin..
*
Peki ya dünyanın en ahlaklı insanları geçinen, paketi ışıl ışıl ama içi boş uyuyan güzelleri?
İşte en korktuğum onlar..
Şekilde ahlaklı görünen, sosyal medyada Dede Korkut geçinen, 'hayırlı' kelimesini ağızlarına sakız yapmış aslında kendilerine bile hayırları olmayan insanlar bunlar..
*
Dörtlülerini açıp her yere park edebileceğini düşünen, sırada önünüze geçen, özürlü mal satan, LV çantasını yüzümüze çarpan, hesap eksik geldiğinde sevinen, balkondan çöp atan, garsonu aşağılayan..
Hatta kopya DVD alan, izinsiz müzik indiren..
İnanır mısınız kopya DVD almak gibi basit hırsızlığı bırakalı yıllar oldu.
Evet basit hırsızlık, gerçi hırsızlığın büyüğü küçüğü olmaz ama kopya DVD almak bariz bir emek hırsızlığı.. Angelina Jolie'nin milyonlarca doları olması, yönetmenin dünyayı kaldırması bizi ilgilendirmez, önemli olan o insanların emeğini kullanarak, karşılık ödemeden kendimizi eğlendirmemiz..
Ne kadar ahlaklı bir davranış değil mi? Hangimiz yapmıyorum diyebiliriz?
Bir konsere gidip, bilet almadan da giriyor muyuz? Ya da bir tiyatroya...
Dükkanlardan CD de çalıyor muyuz?
*
Başkalarına göre yaşayanlar..
Onay bekleyenler, onaylanayım derken aynı fabrikadan çıkmış gibi görünen, seyrettiği dizinin ahlak anlayışını kendi hayatının her alanına yayanlar..  Bir de bunu hayatın kuralı, takdir-ilahi sananlar..
Aşk-ı Memnu kahramanları, her zaman kaçan Behlül.. Para peşinde koşan Bihter..
Hangimizin hayatında yok?
Bir dostunun sahip olduklarına gözünü diken, onun gibi olmaya çalışan, onun evinde, hayatında, hayatındakilerde, sevdiklerinde, gözü olan..
Onun adına sevinemeyen, gurur duyamayan, mutlu olamayan...
Sahibi olduğum işyerinden bir alışveriş bile yapamayan, elleri titreyen, benzer bir başka müesseseden aldığını ise gözüme gözüme sokan çok dost gördüm ben :)
*
Sosyal medya olumluları...
İşte diğer en bayıldıklarım..
Hayatında olumsuzluk saçan, her şeyinize kusur bulan, her daim kurban arkadaşlar..
Hayat nedense hep onlara adaletsiz davranır, yazıktır onlara, hepimizin onlar için bir şey yapması gerekmektedirler..
O kadar olumlulardır ki bu yüzden başlarına gelmedik kalmaz..
Sosyal medyalarında ise durum bambaşkadır.. Yüzleri gülücük saçar, selfie üstüne selfie paylaşırlar, her yere giderler, gidemeseler de onun bunun fotoğrafını paylaşırlar..
Sizle yarışmazlar sözde, mutsuzluklarının sebebi siz değilsinizdir.
Dedim ya kurbandırlar zaten, hep beraber üzülmeliyizdir onlara...
Peki bu sorunların arkasına saklanmak, devamlı ajitasyon içine girmek, istemek istemek istemek..
Hayatı kolay yaşamaya çalışmak değildir de nedir bu?
Başkalarını kullanmak, rahatsız etmek değil..
Ahlaksızlık hiç değil...
Değil mi?
Kuru iftira!
*
Sahte ürün alıp satanlar da bana ayrı haz veriyor mesela..
Hele toplumsal ticari etik anlayışımız on numara..
Uzun zaman emek, mesai, yaratıcılık, bütçe harcayan birinin yarattığı rüzgardan kendine ekmek çıkarmaya çalışan, ürünü ya da tasarımını taklit eden, bunu da utanmadan pazarlayıp satan...
Bu sahte ürünleri alıp, caddelerde kendini bile kandırarak salınıp, statü sağlamaya çalışan... Ben hırsızım, hırsızlığa ortak olmakta da bir kusur görmüyorum diyen ahlak kumkumaları..
Bakkalın yanına bakkal açan, isim ve vitrin taklit eden, kendisi olmayı beceremeyen 'insan' müsveddeleri..
Hep merak etmişimdir kazançları ne kadar hayırlı oluyor?
Hele bir de her Cuma sosyal medyalarından ahlak dersi verirken..
Acaba kendileri ne kadar inanıyorlar?
*
Yani..
Örnekleri sizin de katkılarınızla çoğaltmak mümkün..
Benim hayat tecrübem bir yere kadar, biriktirdiklerim boyumu aşmıyor ama..
Bu sahte ahlak anlayışımız artık beni çok yoruyor..
Hele kutsal değerleri kullanıp, minareyi kılıfına uydurduğunu sananlar..
Nerde kaldı insanlık dedirtiyorlar ama yalandan inanmak en güzeli sanırım.
Nasılsa bu dünyanın öteki dünyası da var,
Nasılsa hesap vermek cehenneme kalıyor..
E o zaman
Eller havaya kardeş, eyvallah Hocam!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder