Geçmişin bağımsız tasarım gözlükleri
Geçtiğimiz hafta, dünyanın en önde gelen gazetelerinden Financial Times, "Sadece gözleriniz için, 'ifade' vaad eden gözlükler" başlıklı, Charlie Porter imzalı bir yazı yayınladı. Yazının amacı kısaca, billboard'ları ve neredeyse tüm moda dergilerinin reklam sayfalarını dolduran büyük gözlük firmalarının arasından, küçük bağımsız markalara dikkat çekmek.
Dünya devlerinden bir tanesi; Luxottica
Biliyorsunuz, tüm diğer moda aksesuarlarında olduğu gibi gözlükte de bir tekelleşme söz konusu. Uluslararası gözlük pazarı tahmini 102.7 milyar dolar civarında, ve piyasa Luxottica ve Safilo gibi büyük markalar tarafından yönlendiriliyor. Bir çok modaevi gözlüklerini lisanslı olarak dünyada var olan bu 2-3 ana gözlük fabrikasının birinde üretiyor ve adet model başına binleri geçiyor. Dolayısıyla, bu markaları neredeyse dünyadaki tüm gözlükçü mağazalarında ya da sokakta herkesin yüzünde görebiliyoruz. Ayrıca aynı fabrikada üretildiklerinden dolayı fazlasıyla benzerlik gösteriyorlar. Bu yüzden de, butik modeller tasarlayan ve çok az satış noktasında raflara çıkan markalar gittikçe daha önem kazanıyor. Bu gözlükler hakkında ben de Porter gibi aynı düşünüyorum, kişileri fala genelleştiriyorlar ve kişisel fark ve zevki minimize ediyorlar.
General Eyewear'ın Londra mağazası
Financial Times'daki yazıda, benim de yakından takip ettiğim General Eyewear'ın yaratıcısı Fraser Laing'in görüşlerine yer verilmiş. Laing, modellerinin eski gözlüklerden esinlendiklerini söylüyor. Her bir model bir sanat eseri. Gözlüğün kişiye özel olduğunu vurguluyor ve çerçeveleri üretirken alıcı meslek grubunu bile hayal ettiğini söylüyor.
General Eyewear, klasik çerçevelere minik dokunuşlarla hayat veriyor, örneğin tortoise çerçevelere renk ekliyorlar.. Ya da alışılagelmiş cateye modeli daha çılgın hale getirip talep yaratıyorlar. Zaten mağazalarındaki müzikten ambiyansa herşey ruhlarını yansıtıyor, hatta bana fazlasıyla Karaköy'deki gözlük mağazamız Fashion At Eye'ı anımsatıyor. Mağazalarının bir bölümü vintage gözlüklere ayırılmış..
Londralı Cubitts de kendi tasarımlarını yapan mağazalardan
Londra'daki biraz daha pahalı olan gözlük mağazası ise dört yaşına yeni giren Cubitts.
Mağazaları Soho, Borough Market gibi insanların eğlence amaçlı alışveriş yaptıkları canlı merkezlerde. Tom Broughton, mağazalarından insanların eğlendiklerini ve gözlük alışverişini eğlenceye dönüştürdüklerini belirtiyor. Gözlükte trend yavaş ilerliyor ancak insanların gözlük zevki bağımsız tasarımcılarla değişim gösteriyor, ancak markanın en çok satan modelleri ilk tasarladıkları kalın çerçeveler.
Online satışla başlayan marka, gözlükçü mağazasının az sayıda olduğu yeni lokasyonlarla hayatına devam ediyor. Onlar için önemli olan 'herkesin yaptığını yapmak' değil, öncü olmak..
ByOcular'ın yarısı okuma gözlüğü :)
Bağımsız markalar bazaen kişisel ilgiden de doğabiliyor.
Asos'un önceki moda direktörü, Topshop'un ise satın alma müdürü Caren Dowie'nin hikayesi camının altı olmayan bir vintage güneş gözlüğü almasıyla başlıyor. Caren bu sayede güneş gözlüklerini çıkarmadan okuyabilmiş ve işin ilginci çoğu arkadaşı bu gözlükleri nereden aldığını sormuş, o da hiç beklemeden, pazardan emin olarak ByOcular isimli markasını yaratmış.
Gözlüklerin biraz garip göründüğünü inkar etmeyen tasarımcının gözlüklerinin altı okuma gözlüğü, yukarıdan baktığında ise normal gözlük.
Harvey Moscot, ben ve Zack Moscot
Financial Times'ın yer verdiği diğer bir marka ise, bildiğiniz gibi en sevdiğim markalardan Moscot. Amerikan Moscot aslında bir aile şirketi ve şu anda tasarımın başında benim de yakından tanıdığım babası Harvey ile markayı yöneten beşinci jenarasyon sevgili Zack Moscot var. Zack, değişen dünyada daha küçük bağımsız markalara bir yönelme olduğunu söylüyor.
Moscot'un bir hikayesi var, 1800lerde doğan marka şu anda Tokyo, Seul gibi şehirlerde sadece kendi markalarını sattıkları Moscot mağazası açıyor. Hatta kendilerine de bahsettiğim gibi umarım yakında İstanbul var. Zack ailede optometri (göz doktoru-gözlükçülük) eğitimi almayan tek kişi, ancak aile işinin başka bir tarafından tutmuş. Marka şu anda 70lere dönüş yapıyor ve klasik metal gözlükleri yeniden üreterek koleksiyonuna yeni bir nefes katıyor.
Bağımsız tasarımcılar, piyasa zorlamalarının dışına çıkıyorlar ve bu RVS gözlük gibi
farklı tasarımlar yaratıyorlar.
Gazetenin yer verdiklerinin yanı sıra, tabi ki dünyada bir çok bağımsız gözlük markası ve arkalarında hikayeler saklı. Mesela Türkiye'de ürettirdiği el yapımı gözlüklerle dünyaca tanınan Vidal Erkohen ve RVS gözlükleri. Vidal artık üretimi İtalya'ya kaydırsa ve New York'da muhteşem bir gözlük dükkanı açsa da ruh hala bağımsız. Babasının küçükken aldığı Persol gözlüklerle gözlük dünyasına giren Vidal'in tasarımları dünyaca ünlü yıldızların yüzlerinde ve gün eçtikçe daha da tanınıyor.
Luca De Stael, deriden ürettiği gözlüklerle tanındı..
RVS'nin yanı sıra, gözlüklere taş yapıştırarak isim yapan ve koleksiyonu bir anda Hollywood yıldızlarının yüzlerinde beliren A-Morir Eyewear, Oliver Peoples'ın yaratıcısı Larry Leight'in oğlu Garret Leight'in kendi ismiyle çıkardığı koleksiyonu, deriden gözlükler yapan Lucas De Stael, vidasız gözlükleriyle ünlenen Alman IC Berlin, topuklu ayakkabı saplarıyla Face A Face Paris, Venedik'te tasarlanan Fransız Ahlem, hepsinin bir hikayesi var. Türk malı MEMO ve San Glasses'ın da öyle.
Karaköy'ün tanınmış gözlük mağazası; Fashion At Eye
2012 senesinde açılan Karaköy Fashion At Eye, dünyadaki örnekleri gibi ticari hayatına vintage gözlüklerle başlasa da zamanla kendi gözlüklerini üretmeye başladı. Mağaza küratörü olan şahsım ilk başlarda "Karaköy'de gözlük dükkanı mı açılırmış?" sorularına maruz kalsa da, vintage koleksiyonuna gösterilen ilgiyle hızlıca tanındı.
Türkiye'nin ilk gözlükçü çiftlerinden sevgili annem ve babamın özel gözlük koleksiyonunu sergilediğim Fashion At Eye, beş sene içerisinde Monocle, NY Times, BBC gibi bir çok uluslar arası yayın organına konu oldu. 2016 senesinde San Glasses ve MEMO markalarını tanıtan mağazanın tasarımları vintage gözlükleri andırıyor ancak imzası lenslerinde. Şimdilik sadece Karaköy'de satılan gözlüklere talep büyük hatta iç pazarın yanı sıra Dubai, Atina, Milano, Paris gibi lokasyonlardan mağaza teklifleri geliyor.
Ancak kanımca bir süre daha butik kalmak ve niş bir müşteri kitlesine hiatp ediyor olmak daha önemli, zira amacımız diğer bağımsız markalar gibi 'halk için gözlük' yapmaktan ziyade, canımızın istediğini tasarlamak ve ticari kaygıdan uzakta kalarak markamızı devam ettirmek.
Yukarıdaki örneklerinden de gördüğünüz gibi, 'bağımsız' marka demek, belli ticari korkulardan uzakta yaşamak anlamına geliyor. Yani senede binlerce aynı gözlükten üretip satmak belli yönelişlere sebep oluyor. Örneğin bu büyük markalar hiç bir zaman alternatif model ya da renklere yönelemiyorlar, halktan gelen talebe cevap veriyorlar.
Bağımsız markaların amacı 'arz' ve 'tarz' yaratmak ve kişilerin kişiliklerini 'herkes gibi olmak' yerine özel yapmak ve gözlükleriyle ifade etmelerini sağlamak. Bu yüzden de farklı olmak isteyenlere ben de bağımsız markaları tavsiye ediyorum. Taklitleri de bir hayli piyasada olan ana akım markalar yerine bu tür markalara yönelmek hem sizi ayrıştıracak hem de yüzünüzde bir ruh taşımanıza yardımcı olacak.
Alıntı:
https://www.ft.com/content/5d309742-109a-11e7-a88c-50ba212dce4d
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder