Ürün ne olursa olsun en ufak bir popülerlik sağladığında, gün geçmeden ne yazık ki benzerleri üretiliyor, bunlar gururla (!) sergileniyor, büyük bir haksız kazanç sağlanıyor..
Bence en üzücüsü ülkemiz dünyaya rezil oluyor.
Bunun en son örneği ünlü moda tasarımcısı Philipp Plein.. Sosyal medya hesabında taklit giyenleri afişe etmek ayrı dursun, üreten Türk üreticinin pasaport numarasına kadar yayınladı..
Altına yazılan "Welcome to Turkey" yorumları ülkemizin imajını anlatmaya değer..
Başka ülkelerde de durum aynı mı? Üç aşağı beş yukarı evet..
Ancak bu kadar 'kul hakkı'nın önemsendiği kültürümüzde, neden ülkemiz taklitçi ülkelerde ilk sırayı çekiyor?
Benim kafamı sorgulayan konu bu.. Bu ne yaman çelişki?
**
Yıllar önce Amsterdam'a gittiğimde, pazarda yürürken önümdeki İngilizler'in sahte Lacoste'lara bakıp "Aaa Turkish Lacostes" diye gülmelerini dün gibi hatırlarım..
İnanın insanın gücüne gidiyor..
Hele hele küçük bir üretici olarak, 'Türk malı' bir şeyler yaratmaya çalıştığınızda, buna büyük zaman, para ve emek harcadığınızda, ve daha emekleme ve test aşamasındayken sizin butik kalmanızdan faydalanmak isteyenlerin taklit üzerine taklitlerinizi üretmesini inanın anlayamıyorum..
Benim kafamdaki 'ahlaklı insan' tanımıyla bağdaşmıyor..
Hukuk tabi ki işleyecek, peki ya İlahi Adalet?
**
Bir akşam tüm bu düşüncelerle haşır neşir olurken, konuya farklı bir bakış açısı getirebilir ve bir takım yerlerde farkındalık yaratabilirim ümidiyle, e-devlet üzerinden Diyanet İşleri Başkanlığı'na ulaşıp sordum:
Taklit ya da benzer üretmek ve bundan ticari kar sağlamak konusunu 'kul hakkı' ve 'ahlak' açısından değerlendirebilir misiniz?
Sağolsun Diyanet İşleri Başkanlığı, vakit ayırarak çok güzel bir cevap vermiş. Hatta son paragrafta belirttiği gibi asıl soruna parmak basmış, asıl üreten kişiyi bezdirmek...
Kendilerine teşekkürü bir borç bilirim.
Noktası virgülüne dokunmadan kendilerinin verdiği cevabı yayınlıyorum. Sevgilerimle..
***
Başkasının emeğini gasp anlamına gelecek her iş, tutum ve davranış, kul hakkı sorumluluğunu gerektirir. Bu sorumluluk ise, söz konusu hak sahibine iade edilmedikçe veya helallik alınmadıkça ortadan kalkmaz.
*
Zira İslam emeğe büyük önem verir, haksız kazanca karşı çıkar. Kur’an-ı Kerim’de, “İnsan için ancak çalıştığı vardır.” (Necm, 53/39) buyrulur. Hz. Peygamber de (s.a.s.) emeğin hakkının verilmesini değişik hadisleriyle ifade etmişlerdir. Bunlardan birinde, “Hiçbir kimse, elinin emeği ile kazandığını yemekten daha hayırlı bir kazanç yememiştir. Allah’ın Peygamberi Davud da kendi elinin emeğini yerdi.” (Buhari, Büyu’, 15) buyurmuşlardır.
*
Bu itibarla, herhangi bir markanın izinsiz olarak başkaları tarafından kullanılması veya bir firmanın/şahsın emek ve gayret sarf ederek ürettiği bir ürünün sahibinden onay almaksızın aslından birebir kopya yapılması, bir kul hakkı ihlaline ve müşterilerin aldatılmasına sebep olacağından dolayı İslam ahlakıyla bağdaşmamaktadır.
*
Ayrıca bu yolla haksız kazanç sağlamak da dinen caiz değildir. Bu tür haksız davranışlar sadece bireylerin hakkını gasp etmiş olmamakta, aynı zamanda, o alanlarda emek harcayan insanların yeni ürünler üretme konusundaki şevkini kırmakta, bu da geniş anlamda kamu hakkı ihlaline dönüşmektedir.